İnovasyon
latince ‘innovatus’ kelimesinden geliyor. Sözcük
anlamı değiştirmek, yenilemek, yeni olarak ortaya çıkarmak, ileri sürmek.
Tanımı ile ilgili olarak ise yazında farklılara rastlamak mümkün. Anahita
Baregheh (2009) değişik çevrelerce, 30 yıl boyunca kullanılmış tüm
inovasyon tanımlarını incelediği araştırmasının sonunda bize, süreci süreçle açıklayan ancak kapsamlı şu sentez tanımı
sunuyor: ‘İnovasyon, organizasyonların (örgütlerin) ilerlemek,
rekabet etmek ya da kendilerini pazarda başarıyla farklı kılmak amacıyla,
(geliştirilmiş) fikirleri, ürün, servis ya da süreçlere dönüştürdükleri çok
aşamalı bir süreçtir’.
Bu
tanımda inovasyonun amacının
yanısıra dikkatimizi çeken
bahsedilenin sadece bir ürün olmadığı. Servis ve süreçler de inovasyonun
konusu. Aynı zamanda bahsedilen örgütler düşünülenin aksine sadece özel ve
büyük şirketlerinden oluşmuyor. İnovasyon neredeyse bir norm halini almak
yolunda, küçük işletmeleri, kamu işletmelerini, okulları, adli sistemi ve hatta
ulus devletleri de önüne katıp hızla ilerliyor. Örneğin INSEAD, Cornell
Universitesi ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)’nun
ortaklaşa hazırladıkları ‘2013 Küresel İnovasyon Endeksi’nde
Türkiye, Peru’nun önünde ve Bahreyn’in arkasında 68. sırada yer alıyor.
Aynı endekse katılan 142 ülke arasında inovasyona en az yatkın ülke Yemen ve en
yatkın ülke ise İsviçre olarak belirlenmiş.
İnovasyonun
doğrudan sanayi ile ilişkilendirildiği dönem geride kaldı. Sanayinin yanı sıra
servis sektöründe de inovasyon kabul edilen hatırı sayılır gelişmeler oluyor.
Bunun başını da finans ve bankacılık sektörü çekiyor. Bilişim sektöründeki
gelişmeler, bu gelişmelerin finans dünyası tarafından hızlıca kabulu ve finans
sektörünün genel ekonomi içindeki payının git gide artması (İngiltere örneği)
bunun en temel sebeplerinden. Finansal inovasyon nedir dediğimizde, yazında
Tufano’nun şu tanımı sıkça karşımıza çıkıyor: ‘Finansal inovasyon,
yeni finansal ürünleri, teknolojileri, kurumları ve yeni finansal piyasaları
yaratmak ve popülerleştirmek’. Demek ki finansal inovasyon sadece
ürünleri değil teknolojileri, kurumları ve piyasaları da kapsıyor. Diğer
bir ifadeyle bahsedilen değişim sadece yeni ürünlerin piyasaya sürülmesini
değil aynı zamanda kurum ve piyasaların da bu yeni ürünlerle beraber gelişimini
ve değişimini içeriyor.
Finansal
inovasyon üzerine ilk çalışmalar 1950’lerin başında Hyman Minsky ile
başlıyor. Minsky adını pek duymadığımız bir ekonomist. Hâlbuki doktora tez
danışmanı çağdaş inovasyon çalışmalarının babası diyebileceğimiz Avusturyalı
ekonomist Joseph Schumpeter.
Minsky bir anlamda Schumpeter’in
'yaratıcı yıkım' yaklaşımını
finans âlemine uyarlayor. Yaratıcı yıkımı, (creative distruction) basitçe Kodak
şirketinin sektöründe dünya lideri olduğu günlerden bugünkü iflas durumuna nasıl
geldiğini düşünerek kolayca kavrayabiliriz. Minsky’e göre kredilerin bu
denli iç içe geçmiş olması finansal sistemi son derece kırılgan yapıyor. Aynı
şekilde Schumpeter bankacılık sektöründeki inovasyonları girişimcilik
amaçlı inovasyonlardan açıkça ayırmakla kalmıyor, finansal inovasyonları
ekonomide ilk dalga gelişme yaratan inovasyonlardan saymıyor.
Finansal
inovasyon çalışmaları nispeten yeni de olsa paranın değişim aracı olarak Lidyalılar tarafından
kullanılmasından başlarsak aslında
yüzyıllardır devam eden bir süreçten bahsediyoruz. Japon pirinç vadeli
işlemler piyasasından (1710), ilk kez istatistik yöntemlerine dayanarak
hazırlanan İskoç sigorta bonolarına (1744) kadar alınan yol uzun.
ABD Merkez Bankası Yasası'nın Wilson tarafından imzalanması (1913), IBM'in satış noktası terminalleri, Nixon’un tek taraflı olarak Bretton Woods’u fes
etmesi (1971), Muhammed Yunus'un
mikro finans projesine temel teşkil edecek olan çalışmaları (1983) da finansal
inovasyon tarihinin altın sayfalarına yazılmış olaylar. Ancak 1973 yılında bir gelişme oluyor ki finansal
inovasyon kelimesi ayrı bir anlam ve önem kazanıyor. Merton'un Black-Scholes Modeli
günümüz modern türev işlemlerinin gelişmesine olanak sağlayarak alanda bir
dönüm noktası oluyor.
Şu
anki güncel yazındaki baskın akım finansal inovasyonun yararlı ve gerekli olduğu ve piyasalardaki derinliği arttırmak gibi ulvi bir yeteneği olduğu yönünde. Yasal düzenleme gerekliliği ile ilgili temenni ve normatif
cümleleri bol ancak matematiği az makaleler ise yazındaki ortodoksinin gücünü daha da ön plana çıkarıyor. Diğer yandan buna karşı çıkmaya cesaret eden önemli isimler de yok değil. Finansal inovasyon, özellikle de türev piyasalarındaki gelişmelere şüpheyle yaklaşanlardan biri Paul Krugman. Krugman'a göre finans sektörünün bu
kadar karanlık hale gelmesinin sebebi finansal inovasyon. ABD Merkez Bankası'nın
eski başkanlarından Paul Volcker'a göre ise tüm zamanların en önemli inovasyonu hafta
sonlarında bankalar kapalıyken para çekmemize olanak sağlayan bankamatikler. Hatırlarsak
Warren Buffet da Berkshire Hathaway'in
2002 yıllık raporunda türev işlemlerini kitle imha silahları olarak
tanımlamıştı. Son
yıllarda finansal inovasyon konusunun gerek akademik çevrelerde, gerek
siyasiler arasında gerekse kanun koyucular tarafından bu denli ele alınması, 2008 küresel krizi ile konu arasında kurulan ilişki ile yakından
ilgili.