Uluslararası İlişkiler oyununda oyuncular sıra beklemeden aynı anda oynuyorlar. Ortam karmaşık, belirsizliklerle dolu ve sürekli de değişiyor üstelik de oyuncular aynı şartlarda oynamıyorlar. Bazıları, gelişmeleri
masada tasarlayarak hayallerini gerçeğe dönüştürmek isterken, (Anadolu'nun İngiltere ve Fransa tarafından paylaşımı/1916 Sykes-Picot, 2004 Büyük Orta Doğu Projesi vb.) bazıları da olayları önce izleyerek sonra anlayıp ardından yorumlayıp buna
göre kendi hamlelerini belirlemeye çalışıyorlar. Yani diğer bir ifadeyle göçü yolda öğreniyorlar. Bazı oyuncular ise maalesef henüz bunu bile yapamıyorlar.
Bu bağlamda Ulusal
Güvenlik Strateji Belgeleri, ülkelerin sürekli değişen uluslararası ortamı
nasıl okuduklarını, kendilerini bu ortamda nasıl konumlandırdıklarını ortaya koyan
belgeler olarak dikkate değerler. Bazen bölgesel (Kuzey Kore’nin
nükleer çıkışı, Güney Çin Denizi’ndeki benim adam senin adan krizi vb.) bazen de uluslararası düzeyde (2008 finansal
krizi, Assange-Wikileaks ve Snowden-NSA skandalları vb.) cereyan eden ve önemli kabul edilen olaylar etrafında bu belgeler tekrar
gözden geçirilip yenilenebiliyorlar. Bununla beraber bazen iç
politikadaki dönüşümler (basitçe iktidar değişiklikleri ve yeni gelenin eski politikalardan kopuşu göstererek kendi imzasını atma hevesi ile) de güvenlik yaklaşımında farklı yorumlara sebep oluyor. Bu da güvenlik strateji belgelerinin bir diğer yenilenme sebebi. Çoğu zaman da gelişmeler bu üç düzlem üzerinde ve düşündüğümüzden daha hızlı oluşuyor.
Diğer yandan, tabi ki ülkelerin, bu
belgelerle, güvenlik ihtiyaçlarının tamamını ya da tüm stratejik sırlarıyla savunma politikalarının inceliklerini, herkesin kolayca ulaşabileceği
şekilde, açıkça ve resmi olarak raporladıklarını düşünmek doğru olmaz. Ancak satır aralarından, eğilimleri okumak üzere ipuçları yakalamak gayet mümkün.
Hatta faydalı dersler bile içerebilir.
Bu bağlamda, Avustralya’nın, 28 Ekim 2012’de yayımlanan 'Asya Yüzyılında Avustralya Beyaz
Kitabı’, Ocak 2013’da hazırlanan ‘Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ ve
son olarak da Mayıs 2013'de tamamlanan ‘Güvenlik Beyaz Kitabı’ ile güvenlik
stratejisini yeniden gözden geçirme girişimlerini hızlandırdığı görülüyor. Neden bu kadar kısa süre içinde üç yeni belge?
Avustralya doğal bir şekilde, bölgesindeki ekonomik, stratejik ve askeri dönüşümleri, incelemeye, anlamaya, yorumlamaya endişelerini görselleştirip, geleceği de (gücü yettiğince) şekillendirme arzusunu elle tutulur hale getirmeye çalışıyor. Asya-Pasifik Bölgesi'nde gelişmelerin hız kazanmış olduğu bir sır değil. Bölgede ve uluslararası alanda yeni fırsatlar (istikrarlı ekonomik büyüme) beraberinde riskler de getiriyor (hem silahlanma hevesinde hem de bütçelerinde artış, kaynaklara ulaşma rekabeti yani basitçe bölgesel ve küresel rekabetin kızışması diyelim). İsterseniz, Avustralya'nın ulusal güvenlik stratejisini temellendiren ve birbirini tamamlar nitelikteki bu üç belge üzerinden, Asya Pasifik Bölgesindeki gelişmeleri beraberce okumaya çalışalım.
Avustralya doğal bir şekilde, bölgesindeki ekonomik, stratejik ve askeri dönüşümleri, incelemeye, anlamaya, yorumlamaya endişelerini görselleştirip, geleceği de (gücü yettiğince) şekillendirme arzusunu elle tutulur hale getirmeye çalışıyor. Asya-Pasifik Bölgesi'nde gelişmelerin hız kazanmış olduğu bir sır değil. Bölgede ve uluslararası alanda yeni fırsatlar (istikrarlı ekonomik büyüme) beraberinde riskler de getiriyor (hem silahlanma hevesinde hem de bütçelerinde artış, kaynaklara ulaşma rekabeti yani basitçe bölgesel ve küresel rekabetin kızışması diyelim). İsterseniz, Avustralya'nın ulusal güvenlik stratejisini temellendiren ve birbirini tamamlar nitelikteki bu üç belge üzerinden, Asya Pasifik Bölgesindeki gelişmeleri beraberce okumaya çalışalım.
1.
Asya Yüzyılında
Avustralya Beyaz Kitabı (Ekim 2012)
21. yüzyıl, Asya’nın
ekonomik anlamda olağanüstü bir performans gösterdiği bir asır olarak
görülüyor. Yakın bir gelecekte ise bu bölge, dünyanın en büyük üreticisi olma konumuna bir de dünyanın en büyük tüketici orta sınıfının yaşadığı bölge
konumunu ekleyecek. Dünyanın ağırlık merkezinin değiştiği artık kimse için
sır değil. Avustralya ekonomisi de zaten bu olağanüstü büyümeden payına düşeni almaya da devam ediyor. Son 21 yıldır ekonomik olarak istikrarlı bir şekilde
büyümeye devam eden, 2008 finansal krizine karşın durgunluğa girmeyen ekonomisiyle
Avustralya bu refahın devam etmesinin tamamen bölgedeki istikrarın yani kurulu düzenin
sürdürülmesine bağlı olduğunu açık bir şekilde en iyi anlayan ülkelerden
biri. Bunun da ancak, Asya Pasifik bölgesindeki ülkeler (Çin, Hindistan, Endonezya,
Japonya ve Güney Kore başta olmak üzere) arasındaki diyaloğun ve işbirliğinin
arttırılmasıyla mümkün olacağını görüyor. Avustralya bu dengenin sürdürülmesinde, gelişmeleri
izleyen değil aynı zamanda şekillendiren bir güç olmak istiyor. Yani üzerine düşeni
yapmaya hevesli görünüyor. Bunun da en güzel yolu geleceği görselleştirmek. 2025’de Asya
nerede olacak ve Avustralya bu 2025 Asya’sında nasıl bir konuma sahip olacak. Bu anlamda, bu belge beraber
bir ortak hedef oluşturup bu hedefe doğru güzelce gidelim çabasının yol haritası. Basitçe işler bizim için herkes için
olduğundan daha iyi aman yanılıp bunu bozacak bir yanlış hesap yapmayalım.
Diğer yandan mevcut durumda ve hesaplanabilir (tahmin
edilebilir) bir gelecekte ABD, Asya’nın en güçlü stratejik aktörü olarak kabul
ediliyor.
Kabul ediliyor kabul edilmesine ama bununla beraber, Çin ve Hindistan başta
olmak üzere bölge ülkelerinin ekonomik başarısının, bu ülkelerin uluslararası
çıkarlarını da genişlettiği ve bu durumun da kurulmuş olan mevcut stratejik
dengeleri zorlamakta olduğu da satır aralarında mevcut. Avustralya Ekim 2012’deki
bu belge ile ezberlerini temkinle bozmak yönünde ilk sinyali veriyor. Bölgedeki ekonomik gelişim
kaynak paylaşımını kızıştırıyor. Enerji, su ve gıda kaynakları üzerinde baskı oluşturuyor.
Avustralya hem bu artan ekonomik canlılıktan payına düşen refahı almaya devam
etmek istiyor hem de diğer yandan herhangi bir şekilde aktörlerin yanlış
hesap yapmaları halinde bunun bedelini herkesin çok ağır bir şekilde
ödeyebileceği endişesi içinde kendisinin
ne yapabileceğini ortaya koyuyor. İşbirliğinin bir norm olduğu bu
bölgede mümkünse ‘sürdürülebilir güvenliğe' Avustralya’nın katkısının ana hatlarını çiziyor belge.
Avustralya’nın bu
noktadaki pratik çıkmazı ise ekonomik refahını Çin merkezli bölge canlılığa
bağlarken, Çin’in bölgedeki stratejik, politik ve ekonomik gelişimine destek
vermesi ve aynı anda da güvenlik denklemini ABD’nin bölgedeki güçlü, baskın ve
dengeleyici varlığına dayaması. Dolayısıyla bu iki bağımlılığını yönetirken
Avustralya, iki büyük güç arasındaki dengeyi de her an hesaba katmak durumunda. Bu denge politikası ile kar sapanı yaparak (ama hızlı) ilerlemek isteyen kararlı bir kayakçı izlenimi veriyor.
Yine dikkate değer bir başka (bu sefer teorik) çıkmaz ise belgedeki tespit ve önerilerin ‘insan güvenliği’ anlayışı temelinde inşa edilmesi. Oysa ki bölgenin istikrarını ve dengesini bozabilecek birkaç gelişmeye bakarsak (Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri ve Çin ve Japonya arasındaki ada sorunu) ve buna askeri olarak modernize olan Çin ve yine askeri harcamalarını arttıran Japonya’yı da eklersek, bu sorunların ‘insan güvenliği merkezli’ bir yaklaşımla tutulamayacağı görülüyor. Bu uyuşmazlık da, kayakçının iştahlı olduğu ama çatalla çorba içmeye çalıştığı izlenimini veriyor.
Yine dikkate değer bir başka (bu sefer teorik) çıkmaz ise belgedeki tespit ve önerilerin ‘insan güvenliği’ anlayışı temelinde inşa edilmesi. Oysa ki bölgenin istikrarını ve dengesini bozabilecek birkaç gelişmeye bakarsak (Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri ve Çin ve Japonya arasındaki ada sorunu) ve buna askeri olarak modernize olan Çin ve yine askeri harcamalarını arttıran Japonya’yı da eklersek, bu sorunların ‘insan güvenliği merkezli’ bir yaklaşımla tutulamayacağı görülüyor. Bu uyuşmazlık da, kayakçının iştahlı olduğu ama çatalla çorba içmeye çalıştığı izlenimini veriyor.
0 comments:
Enregistrer un commentaire