17 Aralık sonrası bir anda ortaya çıkan büyük çaplı yolsuzluklar Türkiye iç
siyasetini çalkaladı. Gezi olayları sonrasında önce
somutlaşan sonra da hızla yükselen muhalif dalga en az iki başlı. Cemaat ve diğer
cemaat dışı AKP karşıtı unsurlardan oluşuyor. Sorumluluklar yaratma, sorumluları bulma ve cezalandırma konusunda iki kutup da keskin bir kopuşa doğru hızla gidiyor. Her yerde ve hiçbir yerde bulunan cemaat üzerinde bilinenler bilinmeyenler söylendi. Peki cemaat dışı AKP karşıtı muhalefetin kopuşu ne kadar
yaratıcı? Yaratıcılık bu kopuşu şekillendirecek. Birbirinden ayrı bu iki muhalif dalganın heyecan veren nefesi nereye kadar
ilerleyebilecek?
Mesela siyasetin ekonomi karşısındaki (ezik ve eksikli) konumunu gözden
geçirmeyi sorgulayan cümle hangisi arkasında kaç kişi var? Türkiye’de insana nasıl muamele ediliyor (devlet insanlara,
insanlar devlete, insanlar insanlara) sorusu ne kadar merkezde? Doğal olarak
çok başlı çünkü başsız bu muhalif yükseliş kızgınlık- dememişmiydim / pişmanlık-bir daha asla arasında gidip
gelirken hangi konuları siyasi alana taşımayı hedefliyor? Mesela dershaneler
üzerinden 'eğitim-laiklik-eşitlik', 'Deniz Feneri- Ergenekon' üzerinden
adaletin adaleti, Kürt açılımı üzerinden ‘öteki-enerji- vatanın bölünmezliği',
kürtaj-sezaryen üzerinden kadın vücudunun siyasete alet edilmesi gibi başlıklar yeniden okunurken, devlet aygıtının
günlük işleyişinde neler değişecek? Mesela futbol maçlarındaki yolsuzluk
karşıtı sloganlara benzer gösterileri işçiler de fabrikalarında aynı şevkle
yapmak istiyorlar mı? Yapabilecekler mi?
Bu muhalif ses gür ama bütünüyle tek bir siyasi partinin çatısında toplan(a)madığı için
kurumsal bir iktidar hevesinin peşinden gidemiyor. Ancak herhangi bir
partinin temsil alanının dışında da kalsa, talepleri var ve yüksek sesle
devlete talimatlar gönderiyor.
0 comments:
Enregistrer un commentaire