Dün (23 Mart Pazar) Fransa'da yapılan yerel
seçimler üzerine kısa bir değerlendirme:
İlk göze çarpan seçmen ilgisizliği. Beklenen
değişimin seçimle geleceğine dair
inancı azalıyor Fransa’nın. Dün yapılan yerel seçimlerin ilk turunda oy kullanmama
oranı %38,7. Bu tarihi bir ilgisizlik (tepki). Ülkenin işsizlikten en çok etkilenen
kuzey bölgelerinde bu oranın %60’lara vardığı görülüyor. 36.000 seçim
merkezinden gelen ulusal oy yüzdeleri şu şekilde: UMP (sağ) %46, PS (sol)
%37 ve FN (aşırı sağ) %4.
Seçim sonuçları iktidardaki Sosyalist
Parti (PS) için beklenenden daha
büyük bir hayal kırıklığı. İki turlu olarak gerçekleşecek seçimlerin ikinci
ayağı 30 Mart’ta. ‘Hayır oyun daha
bitmedi’ dese de PS, büyükşehirlerde açıkça geride. Paris bu seçimlerin en
önemli kartıydı ve bu kart şu an elinden kayıyor. Marsilya’daki PS adayı ise sağ
(UMP) ve aşırı sağ (FN) adayların gerisinde ve daha pek çok (büyük) şehirde
durum benzer.
PS’den Najat Vallaud-Belkacem (siyasi hayata
2002 genel seçimlerinde FN’nin son tura kalması karşısında duyduğu endişe
nedeniyle giren partinin genç sözcüsü ve kadın hakları bakanı) katıldığı bir televizyon
programında yüz yüze geldiği FN liderinin kaba (oyları arttıkça garip bir
şekilde daha da kabalaşan) tavırları karşısında üzüntüsünü ve endişesini saklayamıyor.
Diğer yandan halkı oy vermeye, iş yapacak, çözüm üretecek, iktidarla uyum
içinde çalışacak yol arkadaşları seçmeye çağırırken soğukkanlılığını da yitirmiyor.
Siyasete olan ilgisizlik, bir sınıfın (azınlık)
gündelik konforundan ve mutlak bir bien-être (katıksız kişisel refah) arayışının sefaletinden
kurtulamaması, diğer sınıfların ise (çoğunluk) çaresizlik ve tepki oyları birleşince, sadece iktidar partisine değil
siyasal sistemin bütününe karşı bir tepki oluşuyor. İktidarın en öne çıkan seçim vaatlerinden biri
olan işsizlik oranının düşürülmesindeki başarısızlık, homoseksüel evlilik gibi Fransız muhafazakâr
takımını sokaklara döken yasalarla daha büyük kitlelerin sabrı tükeniyor. Bu şartlarda yarışta öne geçmek
için panikle uyguladığı yöntem ve tercihleriyle (hedef şaşırtma, çaresizce oyalama, yanlış teşhislere yanlış tedaviler vb.) PS, sabrı azalan tabanından daha da uzaklaşıyor. Yılların biriktirdiği sorunların iki senede çözülmesi talebinde ölçüsüz,
çözümün gelmemiş olması karşısında ise daha da çaresiz ve kızgın Fransa, bu sabırsızlığın
bedelini bir (ne?)şekilde ödetebileceğini hesap ediyor sessizce. Ancak bedel
ödetirken verilen duygusal kararların gelecekte Fransa’yı ne şekilde
etkileyeceğini şu an kestiremiyor bu kitleler. Bu tablo, toplumun son derece karamsar olduğu
ve uzun vadede istemeyeceği maceralara bile açık, kırılgan bir hale geldiği
izlenimini uyandırıyor. Bu memnuniyetsizlik şu an çaresizce yolunu arıyor.
Bedel ödetmek demişken, Sarkozy (UMP) iktidarı sonrasında lider kavgasına düşen orta sağ, UDI (Bağımsız Demokratlar Birliği) ve diğer parçalarıyla dağılmış bir görünüm vermesine karşın başsız da olsa, şüphesiz
seçimlerde ipi göğüsleyen siyasal aile. Büyük, küçük pek çok şehirde iş başında
ve pek çok diğerinde de ikinci turda liste başı.
Bu anlamda halk sağ partilerin faaliyet kalitesinden
memnun olmalı ki (Sarkozy döneminin bütçeden sorumlu bakanı) Eric Wörth gibi adı
skandallarla dolu ya da Patrick Balkany gibi şehrini dünyanın en borçlu şehirlerinden
biri haline getirmeyi başarmış gazeteci saldırganı (Sarkozy’nin has danışmanlarından biri) bu eski yüzler, ciddi yüzdelerle ilk
turda seçilebiliyorlar. Anlaşılan yıllardır siyaset kulislerinin oksijensiz
biotopunda yaşayan omurgasızlar için halen daha besin var ortamda. Bu anlamda tepkiden
nasibini alan sadece sahnede olan PS. Ancak UMP başta olmak üzere, sistemin sağ elitinin tüm bölünmüşlüğüne karşın bu tepkiden nasibini alması için besin kaynaklarının yasalara çarpıp sönmesini beklemek gerekiyor.
Sağın diğer bir ağırlık merkezi Modem lideri F. Bayrou,
43 yıldır PS tarafından yönetilen Pau şehrinden aday oluyor ve oyların % 41’ini
alarak liste başında ikinci tura güvenle hazırlanıyor. Bu da sağ kanattaki bir başka siyasi parti liderinin
ekibiyle siyasi hayatına belediye başkanı olarak devam edeceğini gösteriyor.
Aşırı sağ parti (FN)'nin yükselişi
şaşırtıcı değil; fransız kamuoyu hem seçimler öncesinde, özellikle sonuçların açıklanması sırasında
ve hem de sonrasında itinayla FN’nin zaferine (!) hazırlanıyor. Burada bahsedilen
oyları artan ama ulusal bazda sadece %4’e ulaşan, 36.000 seçim merkezin içinde sadece 300'ünde ikinci tura
girebilecek oy oranını yakalamış olan ve bunların sadece 17 tanesinde de liste başı olan bir partiden bahsediyoruz. İhtiraslarının sınırları ile yerel yönetim geçmişi ve tecrübesi son derece uyumsuz bir partiden. Diğer yandan televizyonda her platformda, partinin liderini ve öne çıkan, yerel yönetim tecrübesi olmayan ne söylemesi gerektiği kurgulanmış adayın, heyecanlı ve delicesine mutlu neredeyse öforik açıklamaları şaşırtıcı şekilde neredeyse
tüm gündemi kaplıyor. Seçimler öncesinde gerek yazılı gerek görsel basında FN'ye
karşı bu ilgiyi şahsen aşırı derecede itici neredeyse pornografik
buluyorum. Freni patlak bir otobüsle hızlanarak ve aaaa bakalım ne olacak acaba sonunda diyerek viraja girmek isteyen garip bir siyasi şehvet ihtiyacı içinde sanki Fransız basını,
halkın da istediğinin bu olduğunu düşünüyorlar ve düşündürtüyorlar ama gerçekten öyle mi?
Fransa’nın yıllardır biriken küflenmiş ve
artık çoğu da küreselleşmiş sorunları var. Bu sorunların en basitinin bile gerçek sebeplerini, siyaset bilimi
doktorası yapmamış ve günden güne satın alma gücü eriyen, çocuğu, torunu, komşusu
(daha az önemli) işsiz olan yerel seçmene açıklamak üzere herhangi bir köşesinden tutabilmek her geçen gün zorlaşıyor. AB normlarının getirdiği sınırlamaları, küresel
finansın elindeki devlet aygıtının azalan gücünü, yerel bütçelerdeki kesintileri ve sınır ötesinden kaynaklanan şok dalgalarının etkisini anlamak, küreselleşmeyi
kolonilerde ticaret ve tatil yapmak olarak gören eski nesil ortalama Fransız
yerel seçmeninin hayal gücünü zorluyor. Oysaki FN’nin getirdiği karikatürel
çözümler de aynen bu zorlanan ortalama Fransız seçmeni için imal edilmiş altyapısı olmayan prefabrik çözümler. Bu alan memnun satan memnun dengesindeki tek
sorun ise çözümün anlaşılır ve hatta belki de bir gün denenebilir olmasına karşın asıl
sorunlarla trajik ilgisizliği. Bunun
yerine derin ve anlaşılması zaman isteyen sorunları ve planlanması daha da zor
olan çözümlerini (çözümsüzlüklerini) örtmek için aracı olan basın da üzerine
düşen prozak görevini saçma sapan sorularla gündemi oyalayarak başarıyla yerine
getirmeye devam ediyor.
Bu da sürekli televizyon platolarını
şenlendiren göçmen karşıtı güvenlikçi söylemleriyle öne çıkan aşırı sağın
oyları artıyor. Yerel yönetimlerdeki geçmiş başarısızlıklardan ders alıp devam etmek
istiyor izlenimi verse de yeni adayların maalesef teklif ettikleri en elle
tutulur çözümler şehirlere kurulacak olan güvenlik kamera sistemi ve kütüphaneler
alınacak kitapların içerik değişikliğinden öteye gidemiyor ama bu hayati kararların işsizliği nasıl azaltacağı belli değil.
Diğer yandan FN yasal bir parti ve sistem
içinde yer altında değil. Bu bağlamda oy aldığı sürece bu oylar bir mesaj
iletiyorlar. Bu mesaj hoşumuza
gitmeyebilir, partinin sunduğu çözümlerin ciddiyetini sorgulama konusunda seçmenleri
eleştirilebiliriz ancak bu oylar bir şey ifade ediyor en çok da 'artık yeteri' ifade ediyor. Sosyalist Parti’nin,
ikinci turda ne olursa olsun FN’ye karşı birleşelim ve gerekirse oyları UMP’ye
verelim çağrısı bende PS’nin bu mesajı doğru okumakta zorlandığı izlenimini
yaratıyor. Bu çağrıyla iki tehlikeli alana giyor PS. Bunlardan biri
UMP'nin aynı şekilde 'Evet, cumhuriyet değerlerini korumak adına PS ile FN’ye karşı oylarımızı birleştirelim' çağrısı yapmaması. Diğer tehlikeli alan ise oy hamiliyeti. Demokrasilerde kimse kimsenin oyunun sahibi değil. Herkesin oyu kendisine ait partisine
değil. Dolayısıyla PS'in bu çağrısı, benim seçmen kitlemin oyunun nereye gideceğine ben merkezden
karar veririm gibi dayatmacı tavsiye veren bir parti izlenimi verdiği için eleştiriliyor kimi çevrelere. Bu da UMP’nin ekmeğine bal
sürüyor.
Meclis ve parlamentoda çoğunlukta olan (nadir bir şans sol için) PS için zaten dar olan hareket alanı ve hata yapma lüksü hepten azalıyor.
0 comments:
Enregistrer un commentaire