Bu makale ile ilgili önemli bir not:
Makalenin sonundaki:
...kılıcımı çektim artık ölmek ve öldürmek arasında bir fark yok' ifadesindeki ölmek ve öldürmek kelimeleri birinin ölmesini ya da sözlük anlamıyla bir canlının hayatına son vermeyi (öldürmeyi) kesinlikle ifade etmemektedir. Burada bahsedilen değişimi isteyenlerin bu değişime katılmaları gerektiği, bu değişim için çalışmalarının gerektiğidir. Bunu zaten bu şekilde anlayan arkadaşlardan özür diliyorum bu gereksiz not için. Bunu farklı şekilde okuyanlara ise bir soru:
- Bu kadar vahşetin, gözyaşının olduğu bir dünyaya sadece yazı yazarak direnmeye çalışan birinin bu vahşeti arttırmaya çağrı yapması mümkün mü?
Türkiye'de dün (30 Mart 2014 Pazar günü) yapılan yerel seçim sonuçları hızlı (!) bir şekilde açıklandı. Kimilerinin beklediği gibi AKP'ye büyük bir darbe inmedi. Ya da kimilerinin (tam da bu AKP'ye darbe inmesini bekleyen aynı kimilerinin son derece mantıklı (!) bir tezatlık içinde) yine aynen beklediği gibi AKP ipi büyük bir farkla göğüsledi. Kimileri zil takıp oynuyor. Kimileri küfrediyor. Kimileri de 'yazıklar olsun' çaresizliğinde. Kimi yazarlar analizde. Erdal Atabek'in yazısı etkileyici. (Tabi bir rezervle. Düğümü çözmek için, sadece ampüle tamponu basanlar arasındaki değil, tüm diğer partilerin seçmenleri arasındaki kimlik kaybı korkusunu da ekleyecek bir satırla analizi uzatmak şartıyla).
Kimi yazarlar isyanda, kimileri zevkten dört köşe. Kimileri son anda yanlış ata oynamanın telaşlı ve anlamsız pişmanlığının (korkusunun) gölgesinde saçmalıyor. Kimilerinin aklındaki ana tema yıllardır ezbere bildiğimiz 'her millet hakettiği gibi yönetilir' çaresizliği.
Ne partilerin oy oranları ve dağılımı, ne seçmen davranışı analizi ne de gelecek tahmini yapmak anlamlı. Yazsın yazmasın, oy versin vermesin, seçim sonuçlarına (çok/az) üzülenleri de (çok/az) sevinenleri de bir kenara bırakıyorum. Sadece şununla yetinmek istiyorum. Bu yazı bu seçimlerden sonra 'hiçbir şey hissetmeyenler' için. Neden hiçbir şey hissetmediğinizi anlıyorum. Anlamakla kalmayıp bu 'hiçbir şey hissetmeme' halini çok kayda değer ve şaşırtıcı bir şekilde çok da umut verici buluyorum. Bu hiçbir şey hissetmeme halinin üç olası nedeni olduğunu düşünüyorum. Hissetmiyorum çünkü tuzum kuru ve doğru (!) yerdeyim. Hissetmiyorum çünkü siyasetin benim hayatımla ilgili olmadığını düşünüyorum ve ilgilenmiyorum, ayrıca da anlamıyorum ve hatta daha da güzeli anlamak da istemiyorum. Benim ilgilendiğim ise 'üçüncü hiçbir şey hissetmiyorum'.
Ne partilerin oy oranları ve dağılımı, ne seçmen davranışı analizi ne de gelecek tahmini yapmak anlamlı. Yazsın yazmasın, oy versin vermesin, seçim sonuçlarına (çok/az) üzülenleri de (çok/az) sevinenleri de bir kenara bırakıyorum. Sadece şununla yetinmek istiyorum. Bu yazı bu seçimlerden sonra 'hiçbir şey hissetmeyenler' için. Neden hiçbir şey hissetmediğinizi anlıyorum. Anlamakla kalmayıp bu 'hiçbir şey hissetmeme' halini çok kayda değer ve şaşırtıcı bir şekilde çok da umut verici buluyorum. Bu hiçbir şey hissetmeme halinin üç olası nedeni olduğunu düşünüyorum. Hissetmiyorum çünkü tuzum kuru ve doğru (!) yerdeyim. Hissetmiyorum çünkü siyasetin benim hayatımla ilgili olmadığını düşünüyorum ve ilgilenmiyorum, ayrıca da anlamıyorum ve hatta daha da güzeli anlamak da istemiyorum. Benim ilgilendiğim ise 'üçüncü hiçbir şey hissetmiyorum'.
Samuraylar kılıçlarını çektikleri andan itibaren artık ölümü düşünmezlermiş. Kılıcı ancak, çoktan ölmüş oldukları fikrini tamamen içselleştirdikten sonra kılıfından çıkardıkları için. Üçüncü hissetmiyorumun içinde ise, 'kılıcımı çektim artık ölmek ve öldürmek arasında bir fark yok' hissiyatsızlığına benzer birşeyler var. Eğer bir umut varsa geleceğe dair, bu üçüncü hiçbir şey hissetmiyorumun içinde var. Yoksa da yok.
0 comments:
Enregistrer un commentaire