Askeri (resmi) tören kilisede yapılıyor. Eski yeni bakanlar ve cumhurbaşkanları katolik
kilisesinde toplanıyorlar. Üst düzey katılım yoğun. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy'nin seçimlerdeki yenilgisinden sonra halka ilk görünüşü. Bir yanda
seçilmişler, diğer yanda askerler. En önde Cumhurbaşkanı François
Hollande. Tek başına. Üst düzey
temsilciler arkada beraberler ama Cumhurbaşkanı Hollande sandalyesinde tek. Bu da ne demek? Bu
ölümler senin suçun değil ama senin sorumluluğunda bununla yüzleş ve bunu
hisset.
Cumhurbaşkanı’nın yanında ama ayrı bir yerde Hava Kuvvetleri Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı.
Onlar da kendilerine düşen kısmıyla yüzleşiyorlar sorumluluğun. Aileler de
askerlerin önünde yer almışlar. Çocuklar var. Ölenler genç, dolayısıyla çocuklar küçük hatta bir tane
bebek var. Dinlisi, dinsizi, müslümanı, yahudisi,
katoliği, protestanı birleşiyor. Hepsi de katolik kilisesinde birleşiyor. Bunu laiklik
sayesinde yapabiliyorlar. Pratik ilk çelişki.
Bu ilk resmi töreni başlatan ve yöneten kilisenin papazı. İncil’den bölümler okuyor. Hikâyeler anlatıyor. Bu anlatılanları Afganistan 2012 günceline oturtmak zor amaç da bu değil zaten. Herkes sessizce saygıyla dinliyor. Siyasi partilerin ve özellikle de sosyalist partisinin kilise ve din ile ilişkisi belli. Örneğin François Hollande her pazar günü kilisede ayine katılan bir vatandaş değil. Zaten belli. Yüz ifadelerinden de okunuyor bu mesafe, törenin dini liderini dinlerken. Bu tören yarım saat sürüyor. Bitişte orglar eşliğinde hüzünlü bir müzik. Yavaş yavaş salon boşalıyor. Fransa’nın Afganistan’a asker gönderme kararı, eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac döneminde koalisyonun aldığı bir karar. Dolayısıyla sağ sol diye bir şey yok. Beraber karar verildi şu anda da sorumluluk beraber kucaklanıyor. François Hollande ailelerle selamlaşıyor. Son derece ciddi. Dini töreni takiben askerî tören başlıyor.
I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı ne ise, Cezayir Savaşı ne ise, Hindiçin
ne ise, Afganistan da odur bizim için mesajını veriyor Hollande ki neden öldü
bu askerler şimdi ne işimiz vardı bizim Afganistan'da denmesin. Ama sonra soruyu kendisi soracak o ayrı. Afganistan’dan çıkma kararını almış olmaktan dolayı
çok mutlu. Fransız milli marşı çalıyor. Bir milim kımıldamıyor törene katılan bebek
bile. Hollande bir siyasetçi görünümünde ama bir
komutan o anda. Son derece ciddi. Ölüler bahçeye taşınıyor.
Askerler bir yanda, din adamları şatafatlı zamandan kopuk ama tertemiz
elbiseleriyle bir yanda, siyasiler bir
yanda, aileler bir yanda, herkesin
yeri konumu sınırı belli.
Halk nerede? Halk
yok. Ağlayan yok. Bağıran yok.
Ölen arkadaşları için selam duran askerlerin içinde
siyahı beyazı, müslümanı, katoliği, dinsizi, genci, yaşlısı, hepsi beraber, madalyalarının altında
duran dinç bedenleriyle, Fransa
Cumhuriyeti'nin (ulvi) değerlerinin çatısı altında beraber yaşamak ve ölmek
üzere verdikleri sözü tutuyorlar. Cumhurbaşkanı Hollande konuşmasını yapmak
için öne çıkıyor. Herkesi selamlıyor. Başbakan’dan başlıyor. Fransız
askerleriyle beraber ölen iki Afgan
tercümanı unutmuyor. Fransa’nın özgür
ve bağımsız bir ülke olarak ışığını dünyaya yayması gerektiğinden bahsediyor. Sonra
açıkça ailelerin aklındaki soruyu soruyor. Neden öldü bu askerler?
2001’de ABD’deki saldırılardan sonra Fransa’nın müttefiklerle beraber
terörizm ile mücadele konusundaki kararlılığından bahsediyor. Koalisyon
kararıydı ve bu savaşa girdik diyor. Şimdi dönüş vakti geldi. Fransız askerleri
yerlerini Afgan askerilerine bırakıyorlar ve Fransa Afganistan'dan çıkıyor
diye ekliyor.
Hollande sonra, Fransa adına bu üç renk bayrağın altında yatan ölülerle
konuşuyor. Tek tek isimleriyle
başlıyor. Hikâyelerini okuyor.
Tek tek askerleri anlatıyor. Kişisel
özgeçmişlerini okuyor. Çocuklarından
bahsediyor. Çok samimi. Burada duruma adapte edilen halkla ilişkiler yöntemlerinin ötesinde bir
yerdeyiz. Okumak için okumamış bu askerleri. Tanıyor sanki. En ince en mahrem
detayları almış bunları samimiyetle sıralıyor. İlgilenmiş. Fransa’nın ulvi
değerleri ve tüm dünyaya karşı üstlendiği ışık yayma sorumluluğu kadar bunu yapacak insanlarıyla da ilgili. Şu ana kadar 87
Fransız askeri Afganistan’da ölmüş.
Cumhurbaşkanı’nın hikâyeleri törenin ilk bölümünde yer alan dini
hikâyelerden daha anlamlı ve güncele daha iyi oturuyor. Din (katolik klisesi ve papazı) görevini yaptı.
Töreni açıp ruhları kurtardılar. Devlet (Cumhurbaşkanı) görevini yaparak bu
askerlerin neden öldüklerini ideolojik kontekste oturttu. (Yaşasın Cumhuriyet,
Yaşasın Fransa). Ancak hâlâ bir halka eksik. Bir üçüncü bölüme daha ihtiyaç
var. En gerçek olanına.
Mesaj şu: I. Dünya ve II. Dünya Savaşları, Cezayir Savaşı ve diğer savaşlarda olduğu
gibi ekonomik sistemimizin ve uluslararası alandaki müttefiklerimizle
ilişkilerimizin devamı için ölüyor bu askerler. Bu askerler, ölme ve
öldürmenin iş tanımında olduğu bir mesleği seçtiler ancak basit bir iş kazasında ölmediler. Bu askerler Fransa için öldüler ve onun
ulvi değerleri için. Peki bu değerlerin arkasında ne gibi hesaplar var?
Fransa'da askerlik profesyonel, vatan hizmeti değil yani pek çok çelişki iç içe, güzel güzel yaşayıp gidiyor. Kurumlarıyla, simgeleriyle, ölüleriyle, hayalleriyle pişmanlıklarını birleştirerek, acı dolu aileleriyle, Fransa bu 14 Haziran 2012 günü tarihini yazıyor.
0 comments:
Enregistrer un commentaire